Dizlerimde kabuk tutmuş
yaralar, çocukken olduğu gibi gene kendimi yoluyorum. Kanıyorum. Eyüp kapıdan
kafasını uzatıp bakıyor merakla. “Kahvaltıya gelmiyor musun?” diyor. “Kahvaltı
şu anda aklımdaki en son şey.” Gülüyor. “Peki neymiş aklındaki ilk şey?”
“Kâinat, yaradılış, var oluş filan...” “Anlaşıldı” diyor, “Bizimki gene
bunalımda... Yarasa moduna geçmiş”. Perdeleri açıyor. Sapsarı mutlakiyetçi
güneş içeriye akın ediyor. “Nedir derdin?” diye soruyor Eyüp. Yok ki cevabım.
Olsa söyleyeceğim elbette. Erkek algısı matematiksel denklemlerle işliyor,
formüllere dayalı. Mesela, “sabah sabah yüzü asık ya da anlaşılmaz laflar eden
kadın” eşittir “bunun bir derdi var” demek. “Bunun bir derdi var” ise eşittir
“en yakın, en akılcı yöntemi bularak sorunu çöz!” demek. Erkek aklı her şeyi
somutlaştırıp, kutulaştırıp, elle dokunurlaştırıp, oracıkta çözmek ve yoluna
devam etmek istiyor. “Çözecek bir şey yok” diyorum. “O zaman mesele yok demektir”
diyor. “Öyle değil işte. Şu anda kendi duygularımı ben de bilmiyorum,
keşfetmekle meşgulüm henüz” diyorum.
Turgenyev’i orijinalinden
okuyup iki haftada doktora tezi yazmasını istemişim gibi boş bir panikle
bakıyor suratıma. “Duygularımı keşfetmeye çalışıyorum” lafı ne kadar da yabancı
geliyor erkeklerin kulağına. Halbuki biz hatun taifesi, yaparız bunu, her gün
olmasa da zaman zaman, şöyle bir yolculuğa çıkarız kendi içimizde. Depresyon
uçurum olur, biz kadınlar çiçek toplarız kenarında, rengârenk demetler yaparız.
Depresyon okyanus olur, biz kadınlar deniz kabuğu toplarız kumsallarında, kolye
yapıp boynumuza asarız. Depresyon kocaman bir ağaç olur, biz kadınlar afiyetle
yemiş yeriz dallarında. Ayaklarımız sallanır boşluğa, ha düştük ha düşeceğiz. Tanımlamam
gerekmiyor o uçurumu. Ne de o okyanusu. Ne de o ağacı. Çözmek de gerekmiyor o
uçurumu. O okyanusu. O ağacı. “Ağacı çözebilir misin?” diye soruyorum. “Yahu
tuhaf tuhaf konuşmayı bırak”diyor. “Hadi gel kahvaltı yap, açlık kafana vurmuş,
bir dilim ekmek yersen bir şeyin kalmaz.”Böyle zamanlarda birbirimizi
anlamaktan aciziz. Kadın dili ile erkek dilinintercümansız anlaşmaya çalıştığı
anlar var. Bu da onlardan biri. Sevgili kocalar, sevgililer, erkek
arkadaşlar... Biz kadınlar sizin bilmediğiniz, kavrayamadığınız, zaten bizim
dahi anlayamadığımız bunalımlara kapılabiliriz bazı bazı. Sebepsiz, durduk
yere. Ne güzel yeriz kendimizi, koparırız tırnaklarımızın kenarlarındaki
etleri, ayırırız ruhumuzu lime lime, büyüteçle bakarız yara berelerimize. Böyle
durumlarda sizlerden meseleyi çözmeniz değil, sadece dinlemenizdir istenen.
“Sorun” değil “hal”dir yaşadığımız. Hal çözülmez. Hal ile hemhal olunur. O da
olmadı “hal”e empati duyulur. O da olmadı sempati sunulur. O kadarı yeter
zaten. Bir muammadır kadın zihni. Matematiksel formüllere gelmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder