11 Ağustos 2011 Perşembe

BODRUM-GÜMÜŞLÜK VE GERÇEKTEN ÖZEL İKİ MEKAN...


Gümüşlük’ü sadece oralıların değil, bütün Bodrum’un, hatta ülkenin önemli cazibe merkezlerinden biri haline getiren iki mekan var ki, onlardan özellikle söz etmek gerek. Biri, 10 küsür yıl önce “Limon Cafe diye bir yer varmış, gün batımı oradan çok güzel izleniyormuş” gibi mütevazı bir cümleyle hayatımıza giren, şimdi birkaç gün önceden rezervasyon yaptırmadan giderseniz ayakta kalacağınızın garanti olduğu bir cennet. Gün batımına doğru önünde arabalar birkaç sıra halinde diziliyor Limon’un önüne, canlı müzik ve tercihen mekanın spesiyalitelerinden Gelincik Kokteyli eşliğinde güneş denize uğurlanıyor.
Limon’un hikayesi

Duygu Asena’nın efsane ekibinin üyesi gazeteci Candan Aslanbay’ın bir sabah kalkıp hay huy içinde kaynayıp giden kendi hayatını yakalamaya karar vermesinin ürünü Limon Cafe. Aslanbay, 10 yaşındaki oğlunu da alıp daha sade bir yaşam özlemiyle Gümüşlük’ün yolunu tutmuş. Avanak Avni ve
Bezgin Bekir gibi iki ünlü karikatür kahramanın esin kaynağı olan kaligraf sevgilisi Rıza Külegeç de beraber. Birkaç yıl irili ufaklı işlerle geçmiş, derken günün birinde denize tepeden bakan bir ev çekmiş canı Aslanbay’ın ve şimdiki Limon’un mekanını bulmuşlar. Sonra da evlerinde daha fazla, daha fazla
misafir ağırlar olmuşlar işte.
“Burası sapa, hayatta iş yapmaz” diyenlere inat dolup taşıyor Limon. Üstelik bir dönem moda olup sonra unutulan mekanlardan değil, her yıl artıyor popülaritesi. Bunun en büyük nedeni kuşkusuz, “Tuttuk nasıl olsa” diye yayılıp oturmayan, Limon’dan kazandıklarını yine ona veren sahipleri. Ne yediklerinizin lezzeti azalıyor, ne servisin kalitesi. Her gidişinizde geçen
sefer bulduklarınıza yeni güzellikler ekleniyor. Böyle bir yer.
Sıfırdan zirveye, Mimoza...

Sahile inip denize yüzünüz dönükken sağa doğru yürürseniz, bütün evlerin, çarşı pazarın, balık lokanlalarının bittiği noktada bir masal diyarı çıkacak karşınıza: Mimoza. Birileri size “Gel gel” yapmayacak, çünkü tıpkı Limon gibi buraya da gelmeden birkaç gün önce yerinizi ayırtmış
olmanız gerekiyor.

“Mimoza’nın sırrı ne?” sorusunun cevabı kuşkusuz tanıyıp tanıyacağınız en enteresan kişiliklerden biri olan sahibi Fikret Alphan’da saklı. 30 yıl önce Ağrı’dan kalkıp geldiği Gümüşlük’te bir süre inşaatlarda
çalışan, 17 yıl da lokantalarda komilik ve garsonluk yapan Alphan, artık pes edip memleketine dönmek üzereyken bulduğu bu mekanda sıfırdan bir cennet yaratmış. Gümüşlük’ün meşhur ışıklı su kabaklarının asıldığı deniz ortasındaki ağaçlardan, kullanılan tabak çanağa kadar her şey ince bir beğeninin ürünü.
Hele çiçeklerle süslenmiş tepside bir Türk kahvesi getiriyorlar, sırf o bile baştan çıkarmaya yetiyor insanı.

Tabii ki çok iyi bir aşçısı, deneyimli, güleryüzlü servis elemanları var. Kalamardan karides salatasına yediğiniz her şey eşsiz. Kaç yıldır her sene Bodrum’un vergi rekortmenleri arasına giren Fikret Alphan’sa bir an bile ayrılmıyor işinin başından. İnanılmaz enerjisiyle her masaya uğrayıp her konukla tek tek ilgileniyor.

“Bir mekan nasıl tutturulur ve başarısını istikrarla sürdürür?” diye merak edenlere ders niteliğinde Limon’un da Mimoza’nın da öyküsü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder