21 Ekim 2012 Pazar

MAVİ HAŞHAŞLI PASTA


Kullanacağınız kek kalıbını margarin ile yağlayın. Mavi haşhaşları hiç boşluk kalmayacak kadar serperek yüzey oluşturun.
Önce şerbeti hazırlayın. Şerbet için bir tencereye 1.5 su bardağı toz şeker ve 1.5 su bardağı su konarak kaynatılır.Tam kaynama noktasına erişince birkaç damla limon sıkılarak altı kapatılır.kenara soğuması için bırakılır.
Oda sıcaklığında 3 yumurtayı bir kaba kırın. Bir su bardağı şeker ile çırpın. İçine 1 su bardağı süt, 1 su bardağı sıvıyağ, 1 su bardağı mavi haşhaş tohumu, 1 su bardağı ince irmik iyice karıştırılır. Bu karışıma 1.5 su bardağı un, 1 paket kabartma tozu, 1 paket vanilya elenerek ve tahta kaşık kullanarak eklenir. Hazırlanan kabına dökülerek 170 derecede önceden ısıtılmış fırında 45 dakika pişirilir.

Fırından alınır. Soğumaya bırakılır. 5-6 dakika bekledikten sonra soğumuş olan şerbet üzerine dökülür.Tamamını emer.Soğuduktan sonra hazırlanan krem şanti üzerine sürülür.



19 Ekim 2012 Cuma

KARDAN KADIN-VIOLET ALALOF

Fikirlerini, yaşama bakışını çok sevdiğim arkadaşım Violet'in yazısını mutlulukla paylaşmak istedim...Kalemine sağlık Violet...



Kenan Doğulu’nun “Kardan Kadın” şarkısını ilk dinlediğimden beri sürekli dinlemek istiyorum… İçinde yakaladığım bir şey var kendime dair, kadınlara dair, kadınlığa dair…
Biz kadınlar, diye başlamak istiyorum… Genelleştirmek istemesem de, hepimizin içinde ta derinlerde aynı yerde hissettiklerimizin bir olduğunu seziyorum… Ayrıca her erkeğin dişi yönüne de hitap ettiğini düşünüyorum…
Uzun zamandır erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz… Bu bir sitem değil, olması gerektiği gibi oldu… Belki de kadının uyanışını, dişi enerjinin harekete geçmesini sağlayacak olan buydu… Bu süreçte kadın hasar gördü; duygusal ve fiziksel olarak… Hepimizin içinde derin bir yara var; anlaşılmamış, umursanmamış, aldatılmış, sevgisine karşılık alamamış, fiziksel ve duygusal taciz edilmiş olmaktan dolayı… Ben bunların hiçbirini yaşamadım deseniz bile, biz hepimiz birbirimize bağlıyız. Bunları yaşamış milyonlarca kadın var iken ve içi acır iken bunları yaşamamış olsak ta içimizde bu acıyı hissederiz…
Kendini sevdiklerine sonsuzca açabilme yeteneğine sahip kadın doğası, yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı erkek egemen dünyada gittikçe içine kapanır oldu… Yavaş yavaş oldu bu; çünkü kadın çabuk vazgeçmez… Her ileri bir adım, yüzüne kapandıkça, onu iki adım geri itti. Acıdan, kendini koruma içgüdüsünden kendi bile farkına varmayarak etrafına duvarlar ördü… Söyleyemediklerini, gücünü, acısını, sevgisini, bir erkeğe veya eril enerjiye teslim olma isteği ve gereksinimini içine gömdü … “Kardan kadın” haline geldi…
Bu durum kadınların içindeki eril enerjiyi daha fazla dışarı çıkarmasını sağladı. Kadın tarafını bastırırken, erkek yanını ortaya sürdü. İş hayatında daha çok rol almaya başlayan, erkeğe ihtiyacı olmadan yalnız yaşayan, yalnız çocuk büyüten, kendi parasını kendi kazanan, her işini kendi halleden, ‘ben yaparım!’ ve ‘ben kendime yeterim’i kendine motto yapan kadınlarla doldu etraf… Acılarından kaçmanın, güçlenmenin yolu bu idi belki de… Her şeyi iyi yapabileceklerini önce kendilerine, sonra etraflarına kanıtlamaya başladılar… Kadının erkek yönünü harekete geçirmesi, erkeklerin de dişi yanlarını keşfetmelerini sağlamaya başladı… Özellikle Avrupa’da işe giden kadın ile eve ve çocuklara bakan erkek tarzı örnekler yaygınlaşmaya başladı…
Etraf güçlü, kendine bakan ve kendine yeten kadın örnekleriyle dolmaya başladı… Kendi hürriyetini kazanmaya başlayan kadın “ben kimseye muhtaç değilim, hiçbir erkeğin boyunduruğu altına giremem, evlilik artık bana çok uzak, günümü gün ederim!” söylemleriyle yaşamın içinde yeni yerini aldı ve öyle de yaptı… Kimi zaman acısı tekrar kanamasın diye girdiği yüzeysel ilişkiler ona iyi geldi; kimi zaman yalnız olmanın huzuru ve dinginliği…
Ama içi hep aradı ve istedi… Ona kendini kadın hissettirecek, kendini ona teslim edecek erkeğini, erkek enerjisini… Ne kadar ihtiyacı olduğunu reddetse de, içi hep tam aksini söyledi… Artık başardığını gördüğü iş hayatı da onu o kadar tatmin etmez oldu; hatta ara sıra evde kalıp yemek yapmanın keyfini aradı… Ta derinlerde kadınlığını tekrar keşfetmenin dayanılmaz ihtiyacı doğmaya başlamıştı…
Artık günümüzde her kadın kendi kadınlığını ona tekrar hatırlatacak sevgi dolu, aşk dolu, anlayış dolu, güven dolu, sıcacık, onu kavrayan/sarmalayan/koruyan /sahip çıkan/ ; onu beğenen/ takdir eden/ öven / gurur duyan, gerekirse hükmeden /yöneten erkeğini bulmak istiyor… Kendini ona bırakmak, ona teslim olmak, ona inanmak, yeniden sevmek, onun tek kadını olmak, onunla beraber bir olup o aşkın içinde erimek istiyor…
Artık yaralarını sarmak istiyor… Güvenle, aşkla…
Kenan Doğulu da bir erkeğin sözleriyle bu kadına sesleniyor:
Kardan kadın gibi soğuk duruyorsun herkese sen…
Biliyorum ısıtırım, eritirim eğer istersen…
Bir tenhada, bir özelde yakalarsam inan durmam…
Fena mı yaralarını öpe öpe aşkla sarsam…
Senin olsam, sarılsam, ısıtsam…

14 Ekim 2012 Pazar

RAKI MEZELERİ


KAĞITTA PASTIRMA: Yağlı kağıtları mektup zarfı büyüklüğünde kesin. Üzerlerine sıvıyağı sürün. Her birinin ortasına bir dilim domates, bir dilim pastırma, doğranmış sivri biber, maydanoz yaprakları ve arzuya göre bir miktar tereyağı koyun..Kıvırıp bükerek paketleyin.Kağıdın dış yüzeyine de sıvıyaıı sürün ve önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15 dakika pişirin.

CUNDA ADASI CACIĞI : Derin bir kapta 200 gram süzme yoğurdu çırpın. çırparken içine yarım çay bardağı zeytinyağı, ve 2 diş ezilmiş sarımsak ilave edin. Yoğurt sarımtrak bir renk alana dek karıştırın. Diğer tarafta kabukları soyulmuş salatalıkları minik doğrayın., tuzlayın ve böyle 10 dakika beklettikten sonra yoğurdun içine alın. dereotu ile süsleyerek servis yapın.

İZOT : 1 çorba kaşığı biber salçası, yarım su bardağı dövülmüş ceviz, 1 çay kaşığı nane, 1 çay kaşığı tuz, 1 çorba kaşığı domates salçası, 2 diş ezilmiş sarımsak, 1 çay kaşığı tarçın ve 1 çay kaşığı köfte baharını karıştırın. Baget ekmeği dilimleyip kızarttıktan sonra, üzerine sürerek servis yapın.



BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU VE HİKAYESİ...


1949’da İstanbul Büyük Kulüp’te ki bir toplantıda da davetliler Bedri Rahmi Eyüpoğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüpoğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı.
“Karadutum çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın”...
Bedri Rahmi şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanıbaşındaki karısı Eren Eyüpoğlu...Çünkü şiirde, “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği karısı değildi. Bu şiiri 3 yıl önce, başka bir kadın için yazmıştı. Mary Gerekmezyan... “Kara saplı bıçak gibi” Mary, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisinin Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair-ressamın sinesine “kara kaplı bir bıçak gibi saplanmıştı. Mary, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi, bu büstü, Mary’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyordu. Eren Eyüpoğlu ise, sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu. Yorgun yürek “Karadut” , 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mary Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi. Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğradıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair. Aşağıdaki şiir o dönemin ürünüdür.
“Türküler bitti,
Halaylar durdu,
Horonlar durdu, hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim, yoruldu”
Eren Eyüpoğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı olacaktı. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. Başardığını sanıyordu ta ki Büyük Klüp’te ki o geceye kadar... Karadut’u okurken Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları sevda yarasının hala kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektup da “o gece”yi  hatırlattı:
4 Ocak 1950, Paris
“Canuşkam,
Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karadığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna insan üstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevincini versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren”...
Buna katlandımsa bu dualar işe yaradı...
Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974’te ki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. “Babanı uğurladık” dedi. Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa bil ki sadece senin hayatın kararmasın diyedir.
CAN DÜNDAR

TİTANİK SON AKŞAM ANISINA: KUŞKONMAZ SALATASI, SAFRAN VINAIGRETTE VE ŞAMPANYA SOSU İLE...


Kuşkonmaz, genellikle ilkbaharda mevsimi itibarı ile daha sık görülür. Pişirmesi çok değişik şekillerde yapılabilir.Buharda, kaynayan su içersinde, grill olarak, sotelenerek gibi...Vitamin C ve B6 içerir. Gıda uzmanlarının "super food" olarak isimlendirdiği bir sebzedir..Titanik anılarını anarken, yitip giden yolcuların anısına mönüden kuşkonmaz salatasını gözden geçirelim. 

  • Ayıklanmış kuşkonmaz
  • Derin bir kapta tuz eklenerek kaynama noktasına getirilmiş su
  • Yarım çay kaşığı safran
  • 2 çay kaşığı kaynar su
  • 3 yemek kaşığı şampanya veya beyaz şarap
  • 1 yemek kaşığı Dijon hardalı
  • Bir çimdik şeker
  • 6 yemekkaşığı extra kalite zeytinyağı
  • Tuz ve karabiber
  • 1/2 tatlı kırmızı biber, sarı biber
  • Yeşil salata yaprakları
  1. Sebze soyacağı ile kuşkonmazları temizleyin, diplerindeki sert kısımları traşlayın..
  2. Kaynayan suya atın, ezilmesine izin vermeden, kontrol ederek hafif yumuşamasını sağlayın
  3. Kevgire alın, soğun sudan geçirin, soğuması için kenara bırakın.
  4. Başka bir kasede 2 yemek kaşığı kaynar suyun içinde erittiğiniz safranı, birkaç dakika bırakın daha sonra üzerine şampanya, şeker ve hardalı ekleyin.Zeytinyağı ilave ederek karıştırın.Tuz ve karabiber ekleyin.
  5. Kuşkonmazları, şerit şeklinde kesilmiş biberleri ekleyin, hafifçe karıştırın ve vinaigrette sosun her tarafa dağılmasını sağlayın.
  6. Servis tabağında yeşillikler arasına yerleştirerek sunabilirsiniz.


Titanik'te birinci sınıfta yolculuk yapmakta olanların akşam yemeği giysileri...




                                         Titanik sofraları için özel üretilmiş takımlar...