30 Eylül 2012 Pazar

TİTANİK'TE SON AKŞAM YEMEĞİ


Bundan 100 yıl önce, 15 Nisan 1912’de Titanic, bütün yolcularıyla birlikte okyanusun soğuk sularına gömüldü.

İngiliz Edwardian döneminin tüm ihtişamını yansıtan bu ’batması imkansız’ efsanevi gemi, şatafatın ve lüksün o dönem için doruğunu temsil ediyordu. 14 Nisan 1912 gecesi, gemide son akşam yemeğinin yenildiği geceydi. "Yolcular o akşam ne yediler, geceyi nasıl geçirdiler, mönüde neler vardı" gibi konular, pek çok insanın ilgisini çekmiş konular oldu. 12 gün sonra 94. yıldönümü olacak bu efsanevi akşam yemeği ile ilgilenirsiniz diye düşündüm.

20. yüzyılın ilk on yılında İngiltere’ye hükmeden kral, VII. Edward idi. Şatafata ve iyi yaşama düşkün olan Kral Edward’ın hükümdarlığı dönemi, bu düşkünlüğün sanattan sosyal yaşama, hayatın her yanına yansıdığı bir dönemdi. Bu döneme (1901-1915) Anglosaksonlar Edwardian dönemi derken, Fransızlar da güzel çağ anlamına gelen Belle Epoque (bel epok, okuyun) adını veriyorlardı. İşte Titanic gemisi, bu Belle Epoque’un en görkemli abidelerinden biriydi ve Edwardian ihtişamını her güvertesinde yansıtacak şekilde tasarlanmıştı.

Titanic, bugünün dev transatlantik cruiseliner’larının yanında çok ufak kalsa bile, o dönem için hayal edilemeyecek büyüklüğe sahipti. 10 Nisan 1912 tarihinde Southampton Limanı’ndan demir aldığında, yolcuların aklında yalnızca ne büyük bir keyifle Amerika’ya seyredecekleri düşüncesi vardı. Yüzyıldır savaş yaşanmıyordu. Dünya neredeyse artık ’güzel’ bir dünya olma yolundaydı. Bu üst ve orta sınıf yolcuların hayallerindeki en büyük keyif, hiç kuşkusuz, geminin farklı yemek salonlarında yaşayacakları üst sınıf yemek deneyimleri olacaktı.

DÖRT ŞATAFATLI YEMEK SALONU

Salonlar gerçekten de şatafatlıydı ve Edwardian ihtişamını bütünüyle yansıtıyorlardı. Geminin dört farklı yemek salonu vardı. Birinci, ikinci ve üçüncü mevki salonları ile takma adı "The Ritz" olan alakart restoran.

The Ritz restoranda yalnızca birinci mevki müşterileri yemek yiyebiliyordu. Alakart yedikleri yemeklerin hesabından, parası fiyata dahil olan birinci mevki salon yemeğinin fiyatı düşülecek ve seyahatin bitiminde hesaplaşılacaktı. Ama tahmin edersiniz ki bu hiç olamadı. Zaten acaba bu zengin yolcular buna aldırırlar mıydı? O günün parasıyla birinci mevkide seyahat etmek 4 bin dolara maloluyordu! Yani bugünün fiyatlarıyla, yaklaşık 75 bin dolar.

Gemideki her üç yemek salonunda da ’set’ bir mönü çıkıyordu. Ama nasıl bir set mönü. İlişikte de göreceğiniz gibi, birinci mevki salonundaki mönü, tam 11 farklı çeşit yemek içeriyordu. İkinci mevki, salonuyla, sunulan yemekleriyle bugünün en şık yolcu gemilerinin en lüks yemek salonlarından bile daha lükstü.

80 KİŞİLİK MUTFAK EKİBİ ÇALIŞTI

Toplam 80 kişilik mutfak ekibi her gün bu muhteşem geminin seçkin yolcuları için 6 bin kap yemek hazırlıyordu. Titanic mutfağında efsanevi şef Auguste Escoffier’in ağırlığı ve hakimiyeti tartışılmaz bir şekilde hissediliyordu. Escoffier, Titanic’te hiç çalışmadı. Ama dönemin ’lüks’ mutfağı onun adıyla anıldığından, Titanic mutfağının da farklı olması düşünülemezdi.

Ama zaten Escoffier, bu gemiye çok da uzak sayılmazdı. Londra Ritz Oteli’nin şefiydi. Kral Edward ise Escoffier’in hayranlarından birisi. Ayrıca, bu otellerin kurucusu Caesar Ritz, Titanic’in ikiz kardeşi olan RMS Olympic gemisinin yemek salonları ile mutfaklarının tasarımında rol almıştı.

Gemi yolculuğuna katılmış olanlarınız bilir: Yolculuğun bir akşam yemeği kaptanın gala yemeği olarak adlandırılır. Kaptanın gala yemeği olan akşam, tüm gemi yolcuları resmi kıyafetlere bürünürler. Beyler smokin ve siyah papyon, hanımlar ise gece elbisesi giyerler. Gerçekten görülmeye değer güzel bir ritüeldir bu akşamlar.

14 Nisan 1912 gecesi de Kaptan Edward Smith’in gala yemeği gecesiydi. Bu gala gecesinde alakart restoranda neler mi yoktu? Havyarlı bıldırcın yumurtası, ıstakoz termidor, portakal sürpriz... Birinci mevki yemek salonunun şık beyleri ve hanımefendileri, ilişikteki mönüde görebileceğiniz muhteşem yemekleri yiyorlardı. Alt güvertelerde bile yaşam daha az ihtişamlı değildi: Adaçaylı ve arpacık soğanlı rosto domuz, tatlı soslu erik pudingi, o gece ikinci mevki yemeklerinden bazılarıydı.

TRANSATLANTİK KEYİF SINIFI

Titanic’in üst katlarındaki yolcular çoğunlukla varlıklı Amerikalılardı. Bunların en sevdiği zaman geçirme şekli, kış sezonunu diğer zengin ülkelerde yaşamaktı. Kendilerine ’transatlantik keyif sınıfı’ adını verebileceğimiz bu önemli kişiler, Avrupa’nın belli başlı ülkelerine yapmış oldukları seyahatte yaşadıkları ihtişamı, ülkelerine geri dönerken de sürdürecekleri için mutluydular. Bunlar, Titanic’in ilk yolculuğunun, kendilerinin son yolculukları olacağını bilmeyen güzel yaşam insanlarıydılar. Çoğu piyano çalmayı ve şarkı söylemeyi iyi bilirdi. Bu insanların başında da Philadelphia sosyetesinin gözdelerinden Bay ve Bayan George Widener geliyordu. "The Ritz" restoranda kaptana 14 Nisan akşamı bir davet veriyorlardı. Masalarında oturan diğer kişiler ise yine en az Widener’lar kadar önemli insanlardı. Restoranın yöneticisi Luigi Gatti o akşam davetinin mönüsüyle bizzat kendisi ilgilenmişti. Gatti bu mesleğe, Escoffier’in şef olarak çalıştığı Londra’nın Ritz Oteli’nde başlamış biriydi. Widener’lar Kaptan Smith ve diğerleri ile o akşam yemeğinde aysbergleri konuştular mı ya da geminin neden birdenbire hızlandığını yorumlamaya çalıştılar mı, bunu bilmiyoruz. Ama hepimizin bildiği tek şey şu: Bu denli şık ve bu denli keyifli bir akşamın sabahı, tüm yolcular için buz gibi sularda aydınlandı. Ve Titanic efsanesi her geçen yıl daha fazla insanın ilgisini ve merakını cezbeden bir gizem olarak kalmaya devam etti.

14 Nisan 1912

BİRİNCİ MEVKİ MÖNÜSÜ

1. yemek - hors d’oeuvre

Canapes a l’Amiral (Baget ekmeği dilimleri üzerinde karides ezmesi.)

İstiridye a la Rus

2. yemek - çorbalar (birisi seçilecek)

Konsome Olga (Bu yemek muhtemelen Rus kökenli bir tarif, zira Olga isimli Rus bir kadın şefin ismini taşıyor. Yemeği sıradan bir konsomeden ayrıştıran en önemli özelliği, Mersin balığının (sturgeon) omuriliğinden yapılan bir konsome olması. Günümüzde bunu yapmak imkansız.

Kremalı yulaf çorbası

3. yemek - deniz mahsulü

Muslin soslu poşe somon, dilimlenmiş salatalık ile

4. yemek - antre (birisi seçilecek)

Tavuk liyonez (O dönemin en prestijli yemeklerinden, sos Rhone Vadisi’nden, tavuk Bresse’den geliyor.)

Fileminyon lili (Edwardian dönemini temsil eden en önemli yemek.)

Sakız kabağı dolması

5. yemek (birisi seçilecek)

Nane soslu kuzu

Rosto ördek ve elma sosu

Rosto sirloin bifteği, frostiere sosuyla

(Yanlarında şato patates veya taze naneli bezelye timbale, kremalı havuç)

6. yemek - panç veya sorbet

Panç Romen (Escoffier’in popülerize ettiği bir damak temizleyici. Yemekler arasında servis ediliyor. Modern sorbelerden farkı, içinde alkol olması.)

7. yemek - rosto

Rosto güvercin (Sorbe dondurmanın sağladığı aradan sonra güçlü bir yemek olarak servis ediliyor. Bu yemek, Ortaçağlardan beri Avrupa’da yaygın olarak yenilen bir ’zengin’ yemeği.)

8. yemek - salata

Kuşkonmaz salatası, şampanya - Safran Vinegreti ile (Titanic’te bu yemek uzun dikdörtgen tabaklarda ve özel kuşkonmaz yeme maşaları ile birlikte servis ediliyordu.)

9. yemek - soğuk tabağı

Soğuk fua-gra (Madeira sosunda marine edilmiş ve milföy hamuruna sarılarak fırında pişirilmişti.)

10. yemek - tatlılar (birisi seçilecek)

Waldorf tatlısı

Chartreuse jölesi içinde şeftali (Şeftali ve portakal, o dönem için çok egzotik meyvelerdi.)

Çikolatayla boyanmış ekler ve Fransız vanilya sosu

Fransız vanilyalı dondurma

11. yemek - taze meyve

Meyve, yanında cheshire, stilton, gorgonzola, edam, camembert, rokfor, St. Ivel ve cheddar peynirleri.

ALAKART RESTORAN MÖNÜSÜ

Aspik içinde bıldırcın yumurtası ve havyar

Taze bezelye çorbası

Istakoz termidor, düşes patates ile

Morel mantarlı dana bonfile, Savoy lahanası yahnisi üzerinde

Panç rose (gül suyu ve taze nane sorbesi)

Vişneli bıldırcın

Hollandez soslu ilkbahar kuşkonmazı

Macedoine de fruits (taze meyve salatası)

Portakal sürpriz (portakal sorbesi ile yapılmış fırında Alaska)
 
 
 

KIRMIZI LAHANA MEZESİ


Rendelenen kırmızı lahana, çok az tuz ilavesi ile ve ovuşturularak diriliği giderilir. İki yemek kaşığı zeytinyağı ilave edilir. Diğer tarafta süzme yoğurt (Sütaş süzme yoğurttan vazgeçemiyorum), iki diş sarımsak, iki kaşık mayonez karıştırılır ve lahanaya eklenerek karıştırılır. Dekoratif bir süsleme ile servis tabağına alınır.

29 Eylül 2012 Cumartesi

AMUSE BOUCHE-DAMAK HOŞLUKLARI


Gourmeler arasında damak hoşluğu terimi, mutfak şeflerinin ana yemek öncesi masalara sundukları ve leziz bir yemeğe başlamadan önce bir jest, sonradan gelecek olan lezzetlere bir çeşit ön gösterge şeklinde kullanılır.Kelime olarak Fransızlardan gelerek literatüre ve uygulamaya konmuş çok hoş bir gelenektir.
Gerçek anlamda lezzete gönül vermiş pişiricilerin ve yemek yemeği bir ritüel olarak gören lezzet meraklılarının damak hoşluklarına adeta heyecanla yaklaştıklarını söylersek çok ta yanlış sayılmaz.
Damak Hoşluğu-Damak Lezzeti terimini aslında Tadı Damağında Kalmak özdeyişi ile birlikte anmak gerekir zira burada amaç doymak değil, aksine,unutulmaz bir lezzeti sadece bir yudum tadarak keyfine varmaktır.
Damak hoşlukları, davetliler masaya oturduktan sonra veya yemek restaurantta yenmekte ise
siparişler verildikten sonra sunulur.Damak lezzetleri,şefin maharetini gösterir ve yaratıcılık gerektirir.Uygulamada özellikle porselen veya gümüş kaşıklar içersinde ve ana yemek konseptine uygun olup olmasına bakılmaksızın hazırlanır.Mesela ana yemeğin deniz ürünleri olması, damak hoşluğu olarak bir av etinin sunulmasına engel değildir.Burada önemli olan sunulan lezzetin çok yoğun olması ve tadan kişinin damağında adeta bir lezzet patlaması yaratmasıdır.Sebze,balık,hamur işi hatta 2 yudumluk bir çorba dahi damakta iz bırakıp, sonradan gelecek yemeğe gösterilen özen hakkında ipucu verebiliyorsa damak lezzeti olarak sunulabilir.

19 Eylül 2012 Çarşamba