14 Ekim 2012 Pazar

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU VE HİKAYESİ...


1949’da İstanbul Büyük Kulüp’te ki bir toplantıda da davetliler Bedri Rahmi Eyüpoğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüpoğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı.
“Karadutum çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın”...
Bedri Rahmi şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanıbaşındaki karısı Eren Eyüpoğlu...Çünkü şiirde, “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği karısı değildi. Bu şiiri 3 yıl önce, başka bir kadın için yazmıştı. Mary Gerekmezyan... “Kara saplı bıçak gibi” Mary, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisinin Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair-ressamın sinesine “kara kaplı bir bıçak gibi saplanmıştı. Mary, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi, bu büstü, Mary’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyordu. Eren Eyüpoğlu ise, sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu. Yorgun yürek “Karadut” , 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mary Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi. Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğradıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair. Aşağıdaki şiir o dönemin ürünüdür.
“Türküler bitti,
Halaylar durdu,
Horonlar durdu, hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim, yoruldu”
Eren Eyüpoğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı olacaktı. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. Başardığını sanıyordu ta ki Büyük Klüp’te ki o geceye kadar... Karadut’u okurken Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları sevda yarasının hala kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektup da “o gece”yi  hatırlattı:
4 Ocak 1950, Paris
“Canuşkam,
Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karadığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna insan üstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevincini versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren”...
Buna katlandımsa bu dualar işe yaradı...
Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974’te ki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. “Babanı uğurladık” dedi. Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa bil ki sadece senin hayatın kararmasın diyedir.
CAN DÜNDAR

1 yorum:

  1. Ne acıklı bir hikayesi varmış..Çok güzel paylaşım teşekkürler ,)

    YanıtlaSil